2 Eylül 2013 Pazartesi

Kabak Koyu

2 yıldır gitmeye çalıştığım Kabak Koyuna bu yaz sonunda ulaştım. Gerçekten de ulaşması hiç kolay olmayan bir koyumuz kabak. Türlü türlü aktarmalar ve/ya uzun yürüyüşler gerektiriyor.

Fethiye merkezden ya da Ölüdeniz'den kalkan Kabak dolmuşlarına biniyorsunuz. Ölüdenizden binerseniz 5 TL, Fethiye'den binerseniz 6,5 TL idi fiyatı yanlış hatırlamıyorsam. Dolmuşta türlü tatilciler gülüşe konuşa gidiyorlar Kabak'a doğru. Yolda Faralya Köyü'nü filan görüyorsunuz. Oradan da Kelebekler Vadisi'ne geçebiliyorsunuz. (öyleymiş, geçenlerin yalancısıyım.) Kabak dolmuşu sizi bir köyün içinde indiriyor. Sonra bi bakıyorsunuz daha çok yol var çünkü olduğunuz yerden deniz neredeyse gözükmüyor bile. Rakım kim bilir kaç...

E diyosunuz, biz burdan koya nasıl geçeriz bu sıcakta taaaa denize nasıl yürüyeceğiz? Oradan hooop adam çıkıyor. Bu dolmuş indiriyor Kabak'a kadar. Çıktı mı bir dolmuş masrafı daha? Sen taaaa Gökova'dan Fethiye'ye kuruş yol parası vermeden gel (otostopçuluk bu bölgede çok rahat bir iş) şuradan şuraya türlü türlü dolmuş paraları ver. Neyse diyorsun "Huhuuuv tatilciyiz biz! Bize koymaz!" Haydaaaa bu sefer de dünya güzeli ablalar var etrafta. Biraz kıskanç bi insansanız sakın ha sevgilinizle gitmeyin çünkü öyle bi yer ki adeta dünya güzeli/yakışıklısı ne derseniz herkes oraya toplanmış. Derken derken dolmuş doluyor, patikadan az geniş yollarda ilerlemeye başlıyor dolmuş. Uça zıplaya gidiyoruz. Yol üzerinde pansiyonlar var. Bungalowlar, çadırlar... Her yer tatilci dolu. Tahmin ettiğimden epey büyükmüş bu Kabak. O açıdan Kelebekler Vadisi ile kıyaslamak büyük hata olur.

Bizim kalacağımız denizin hemen dibindeki işletme. Dolmuşun son durağına kadar ilerliyoruz o yüzden. Fethiye'de tesadüfen tanıştığımız adam sayesinde burada güzel bir indirim aldık. Keyfimiz yerinde. Deniz ilk tatil durağımız olan Akyaka'nın aksine 3 5 adımda boyu geçiyor. Bu biraz çılgınca. Diğer yandan taşlık. Zarar veren türden değil taşlar ama yine de taş taştır. Benim kişisel tercihim kumlu deniz. O yüzden çok da memnun kalamıyorum denizden. Neyse ki minik bi havuzu var işletmenin. Kahvaltı salonunun hemen yanında havuz. Son lokmayı yutana kadar kıçından akan ter seni bayıltmadan koşup "coss!" diye atlayabilirsin suya.

Danslı müzikli yerler yok Kabak Koyu'nda. Eğer peşinde olduğunuz şey buysa ne Kabak Koyu'na gidin ne de Ölüdeniz'e zaten. Sizin için ideal olan Marmaris. Fethiye'de az buçuk bir şeyler varsa da Kabak Koyu tamamen kendi çabanızla eğleneceğiniz bir yer. Akşam vakti kumlarda takılıp, içip yıldızları izleyebileceğiniz, çırılçıplak denize girebileceğiniz (bu her yaz tatilinin vazgeçilmez etkinliğidir bizim için) bir yer. Bir de sarhoş ve çıplak denize girip sırt üstü yatıp kulaklarınızı suyun içine sokarak yıldızları izleme keyfi var ki doğanın bir parçası olduğunuzu hatırlamak için bunun ötesinde yapılabilecek tek şey uçmaktır herhalde.

Fiyatlara gelecek olursak çok değişken. Çadırlar kişi başı 30- 40 TL'den başlıyor sanırım. İşletmenin sunduklarına ve sahile yakınlığına göre değişebiliyor. Bungalowlar da 150 TL civarı muhtemelen daha lüks ve daha pahalı bungalowlar da vardır. Bu ücretlere kahvaltı dahil. Akşam yemeğini dahil eden yerler de olabilir elbette.

Benim Kabak hakkında diyebileceklerim şimdilik bu kadar, bir başka tatil mekanında görüşmek dileğiyle... Hoşça kalın!
Çardakta otururken etrafta gördüklerimiz

Bu haritada Kabak Koyu'nun yerini net olarak görebilirsiniz.

Uzaktan Kabak Koyu'nun sahili

Koydaki bungalowlardan bir örnek. Fakat her biri başka çeşit!

26 Temmuz 2013 Cuma

Kaleiçi - Antalya

Kaleiçi Antalya merkezindeki en hareketli yerlerden biri. Kale içine gizli kafeler, barlar ve -bana göre en güzeli olan - tarihi dar sokaklarda yerlere oturmuş muhabbet eden içkisini içen gençler hareket ve gerçek bir yaz havası katıyorlar şehre. Az ileride yat limanı var. Çocukken gittiğimizde kağıt helva yiyerek dolaşmıştık limanı. Kalenin üst tarafı bildiğimiz küçük bir şehir. Çarşı var, yemek yenebilecek, bir şeyler içilecek güzel yerler var. Üzeri rengarenk şemsiyelerle kapatılmış dönerciler sokağı var. Ne yazık ki resmi adını hatırlayamadım. Böyle şahane bir görüntünün altında dönercilerin olmasını çılgınca buldum açıkçası:)
Kaleiçi'nde bir sürü otel ve pansiyon var. Tabelalarının bile bir güzelliği var sanki. Yoksa ben mi yaza kaptırdım kendimi de güzel görüyorum her şeyi?

Turistik bölge olduğu için elbet ki hediyeliklerin satıldığı küçük dükkanlar da var sokak aralarında. 

Karşıda kesik minare var. Özellikle kesik bırakılmış tarihi yapısı bozulmasın diye.

Yat limanını tepeden bakınca böyle görüyoruz. 

8 Eylül 2012 Cumartesi

KELEBEKLER VADİSİ - BUTTERFLY VALLEY

Geçen yıl Olimpos ile taçlandırmıştım yaz günlerimin bir haftasını, bu yıl da  Kelebekler Vadisi ile şımarttım kendimi. Bir kısım insan için ceza olabilecek bir yer aslında Kelebekler Vadisi, fakat benim için inanılmaz bir ödül oldu.

Vadiye ulaşım ile başlayayım o halde size anlatmaya. En işe yarar kısımlarından biri bu olacak yazımın. Biz Muğla sınırlarına gidene kadar çok net bir bilgi bir türlü bulamadık çünkü. otobüsle gidiyorsanız Fethiye otogarına bilet alıyorsunuz, uçakla gidiyorsanız Dalaman'a gidiyorsunuz. Dalaman'dan transfer nasıldır bilemiyorum ama Fethiye'den 5 dakikada bir kalkan dolmuşlara binip, kişi başı 5 lira veriyor ve Ölüdeniz'e gidiyorsunuz. Geçtiğiniz yollar tatilin başladığını bas bas bağırıyor. Türkiye'den uzaklardaymış gibi hissetmeye başlıyorsunuz. Dolmuştan indiğinizde şuna benzer bir manzarayla karşılaşıyorsunuz ve içiniz akıp gidiyor bir miktar şimdiden:

Her yer paraşütçülerle dolu. Insanlar cıvıl cıvıl. Su pırıl pırıl her şey mükemmel. Denizi görünce doğanın güzelliğine şaşırıyorsunuz zaten. Dolmuştan inince oralarda kime sorsanız söyleyecek yerlerden Kelebekler Vadisine giden teknenin kalktığı yeri. Teknenin ücreti 20 TL. Vadide kaldığınız süre boyunca istediğiniz kadar kullanabiliyorsunuz. Gün içinde Ölüdeniz tarafındaki yerleri de gezmek isteyenler için hoş bir bilgi. Çünkü kimse söylemiyor orada böyle bir bilgiyi.

Yaklaşık 20 dakikalık bir tekne yolculuğunun ardından vadi çıkıyor karşınıza. Girişinizi yapıyorsunuz ve işte başlıyor artık unutamayacağınız bir tatil. Kahvaltı ve akşam yemeği dahil fiyatlar çadır boyutuna ya da bungalovda kalmanıza göre 40 - 50 - 60 TL diye değişiyor. Ben küçük çadırda kalmanızı tavsiye ederim çünkü çadır içinde geçireceğiniz 5 dakika bile olmayacak muhtemelen. Dolap gibi kullandık biz çadırımızı.

Geceleri de sahilde şezlongların üzerine attığınız yatakta inanılmaz bir yıldız görüntüsünün altında uyuyorsunuz. Tamamen doğanın içinde, denizden 3 metre kadar uzakta başınızı kaldırıp baktığınızda var olan bütün yıldızları görüyormuşsunuz gibi hissettiren bir görüntü... Daha fazlasını isteyemiyor insan. Yaşayabileceğim en güzel şeyi yaşadım orada sanki.

Gündüzleri yapacak çok fazla şey yok. bir diving center var. Biz dalmadık ama duyduğumca fiyatı 60 TL'den başlıyor. Deniz canlısı çeşitliliğinin de olduğu söyleniyor.

bunun dışında 950 metrelik bir yürüyüş yolu ve zor olmayan bir kaya tırmanışından sonra buzzz gibi su akan küçük (kışın küçük müdür bilemiyorum) bir şelaleye ulaşıyorsunuz. Kesinlikle gidilmeli. Cesaretiniz varsa biraz daha zorlu bir tırmanışın ardından daha büyük bir şelale de var. Bir de yakınlarda Faralya Köyü var. Ben çıkmadım nasıl bir yer bilmiyorum ama oraya çıkan insanlar da var. Tabela ile yol gösteriliyor zaten.

Bunu dışında işletmenin yemek yemelik oturmalık bir yeri var. Üstünüzde kocaman üzümleri olan bir asma var. Hamaklarda keyif çatabilir, çeşitli oyunlar oynayabilir, insanlarla tanışıp muhabbet edebilirsiniz burada.

Bir de Rock Bar var. Rock denmesinin sebebi müzikler değil kayanın üstünde olması. Çeşit çeşit müzikler çalıyor. Oraya da bir göz atmakta fayda var.

Son olarak da içki fiyatları hiç uçuk değil. Şişe bira -markasına göre değişiyor- ortalama 7 TL.

Doğayla kaynaşık, hoşsohbet insanlarla tanışabileceğiniz fiyatları da ortalama olan güzel bir tatil yapmak isteyenler mutlaka bir uğramalılar bu vadiye. Diyeceklerim şimdilik bunlar. Keyfini sürün.

6 Eylül 2012 Perşembe

olimpos


Uzun zamandır bir ağlatan bir güldüren tatil üzerine düşünmelerim, kalabalık olmasını umut ettiğim bir Olimpos planına dönüştü. Ağustos'ta Olimpos'un ağaz evlerinden birinde yerimizi alacak, bikinilerimizi giyip denize koşacağız, yeri gelecek kahvaltı üstü hamak keyfi yapacağız, gece olunca müzikli bir yerlere gidip dans edecek canımız çekerse gece sahile kaçıp şarap içeceğiz. Bir de dolunaya denk gelirse orda olmamız keyiften bayılırız herhalde. 

Olimpos'ta hiç betonarme bina olmaması benim çok hoşuma gidiyor. Bir de çok doğal bir yerde yaşıyormuş gibi hissettiriyor. Bu yüzden çok güzel. Pansiyonların çoğu bu yandakiler gibi. Ahşap ev hoşlanışı olan bi insan olduğumdan da benim için Olimpos mükemmel. Fiyatları da çok uygun. Dormlarda kalıp çok ucuza süper tatil yapılabiliyor. Gece sakin sakin oturmak isteyenler için, pansiyonların bahçeleri var, eğlenelim coşalım derseniz dans edebileceğiniz yerler var. 

Bu sağdaki haritada lokasyonunu görebilirsiniz. karayı maviyle göstermeleri biraz garip olmuş ama yine de problem yok:) Görüldüğü üzre Olimpos Antalya merkeze de Fethiye'ye degayet yakın. Hem Olimpos'u hem de bu sahil şeridini gezmek mümkün. Ben henüz yapamadım öyle bir tatil ama vakit ve nakit olursa nasıl da güzel olur. 

12 Şubat 2012 Pazar

Girona

Eiffel Köprüsünün uzaktan görünüşü ve Girona'nın dinginliği

Yurtdışında ayak bastığım ilk topraklar. İspanya'nın Katalunya bölgesinde Barselona'ya trenle yaklaşık bir saat uzaklıkta, tarihi dokusunu hiç kaybetmemiş bunun yanısıra modernleşmekten de geri kalmamış dünya güzeli bir şehir. Birçok Avrupa şehri gibi, içinden geçen nehri ve nehrin etrafına dizilmiş rengarenk evleriyle tadına doyulmayan bir yer. Bir çok yerine yürüyerek ulaşabilirsiniz. Nehrin üzerinde bir kaç tane ufak tefek köprü bulunmakta ki içlerinde birisi kırmızı, çok romantik ve şık bir köprü. İstanbuldakilerin aksine, ışıklarla abartılmamış, sade bir köprü. Zaten minnacık bi köprü. Araç trafiğine kapalı.

Eiffel Köprüsü


Nehir modern ve tarihi kısımları birbirinden ayırıyor. Tarihi kısımda da evler var, modern gibi. Burada olduğu gibi olağanüstü muamele görmüyor bu tarihi binallar bilmemkaç yüzyıllık oldukları halde. Hayatın içindeler ve şehri inanılmaz güzelleştiriyorlar. Burada olduğu gibi yıkık dökük değiller.


Bu tarihi binalar Koku filmine de ev sahipliği yapmış. İzlemiş olanlar belki de şu fotoğrafı biraz tanıdık bulabilirler. Sabahları işe giderken bu sokaklardan geçtiğinizi düşünsenize! İşe gitmek nasıl keyif verir insana kim bilir...

Et pazarında at eti standı bile var.
Tipik içkilerini mutlaka denemenizi tavsiye ederim giderseniz. Gece insanların keyfine göre şarkı söyleyip dans ettikleri güzel barlarına uğrayın. Crema Catalan yiyin ama benim yaptığım gibi yanına sıcak çikolata istemeyin. Sıcak çikolataları bizim ev yapımı pudingler gibi çünkü. Domuz eti yemek isterseniz her çeşidi yeniyor.



İçerisinde havaalanı da barındırıyor. Uçak dışında otobüs ve trenle de ulaşmak mümkün. Resmi dili Katalanca. İnsanlar İspanyolca ve İngilizce de biliyorlar genellikle. Barselona gibi çok hareketli bir yer değil. Sakin tatilleri seviyorsanız, uzun uzun kalabilirsiniz ama çoşkuysa aradığınız 3. gece bile fazla gelebilir size.

24 Kasım 2011 Perşembe

Cinque Terre

Bu mükemmel yeri görüp de yeni yeni yazmaya başladığım cağnım gezmelik tozmalık bloguma yazmasam olmazdı. Biraz önce fotoğrafını görüp maket şehir sandığım bu güzel yeri paylaşayım dedim. Türkçe güzel bir deyiş bulamadım adına ama "five lands" anlamına geliyormuş. Böyle deniyor çünkü 5 farklı köy gibi küçük yerleşim yerinden oluşuyor. Engebeli, uçurumlu yerlere kurulan teras evleriyle dolu. Trabzon'daki Sümela Manastırını hatırlattı bana biraz. Köyler arası ulaşımı sağlayan araba yolu yok. Yürüyerek, demiryoluyla veya denizyoluyla ulaşım sağlanıyor. Bu da ayrı bir harika hali bu yerin.

Yeme içmeye gelince, tabii deniz ürünleri yaygın. Pesto denen bi zeytinyağlı sosuyla bilinirmiş. Şarabı da meşhurmuş. Neyse ben de çok bilmiyorum burayı. şimdilik çok uydurmayayım da bir kaç fotoğraf vereyim.


Renklere baksanıza! Tek kelimeyle harika!


4 Ağustos 2011 Perşembe

Makedonya

Makedonya bildiğimiz üzre bir Balkan ülkesidir. Yunanistan ve Bulgaristan'ın ötesindedir. Birleşmiş milletler ülkeyi Makedonya Eski Yugoslav Cumhuriyeti olarak tanır. Bu da Yunanistan'ın dırdırı üzerine olmuş, öyle diyolla. Roma ve Osmanlı İmparatorluklarının da keyfini sürdüğü bu topraklar 1991 yılında Yugoslavya iç savaşlarla uğraşırken bağımsızlığını ilan etmiş.

Tam ortasından Vardar Nehri geçiyormuş. Bizim türküdeki Vardar ovası ile bunun bi ilgisi var mı? yüz ölcümünün %1.9'u suymuş. bu iyi haber değil tabii. fakat şimdi bizim her yani su olan ülkemizde bile susuzluğun önüne geçilemezken orda insanlar nasıl yaşıyorlar acaba? yoksa bizde bir hata mı var? aman ne garip!
Neyse mesele bu değil.

Başkenti Üsküp (Makedonca: Skopje). Ülke nüfusunun çoğu Makedonlardan oluşuyor ve Makedon canlar Türkler, Sırplar, Boşnaklarla birlikte yaşıyorlar genel olarak.

Dinden hiç bahsetmeyeceğim ve her neyse dinleri yoksayayım diyorum. Ne kadar mümkün bilmesem de.

wikipedia bilgilerini pat! diye geçip couchsurfing'de güzel insanların verdiği cevaplara göre bir şeylerden bahsedeyim o zaman.

Öncelikle Eylül ayının Makedonya gezisi için doğru zaman olduğunu söylediler. Turistin az ve etkinliklerin bol olduğu zamanmış. Ayın 8'i de bağımsızlıklarının yıl dönümüymüş. "baby country" demiş bir tanesi. Canımı yedi bir lafıyla. "white nights" denen bir etkinlik daha varmış. hakkında henüz çok bilgi sahibi değilim.

Pahalı bir yer mi diye sormuştum. Halk dilinde bir kurla açıklamış durumu. Ortalama bir barda bira 1, 50 yuroymuş. Marketten filan alırsan baya ucuz oluyor demiş. Restoran filan peşine düşmezsem çok fazla paraya ihtiyacım olmazmış.

Hitchhiking de mümkün. Yalnız değilsen, bunu da düşünebilirsin. Insanlar iyidir, hoştur burda, dedi. şöyle bir site var; http://hitchwiki.org/en/Main_Page. burdan otostopla alakalı çok bilgi edinebilirsiniz.

şu şehirler de highly recommended:

Ohrid biraz pahalıymış diğer şehirlere göre fakat görülmeye değermiş. Struga' nın da fotoğraflarına bakınca anlarsınız zaten sebebini:)

o taraflara giden nispeten ucuz havayolu şirketleri de : http://www.jat.com/ ve pegasus. Erken alındığında fena değil fiyatlar. jat da sırp havayolu bu arada. twitterdan bir halk kahramanı söyledi. o kullanmış bu şirketi. ben de şöyle bir şirket buldum. http://www.albanianair.com/ . tabii bu aramalar Türkiyeden vize istemeyen Balkan ülkelerine giden uçaklar için toplu bir çaba. hepsini direkt Makedonya'ya gidecek diye bir şey yok. üzgünüm.


to be continued..